Harut ve marutun yazısının 2. bölümü




ibn Abbas Rivayetinin Değerlendirilmesi:

imam Ibn Kesir, İbn Abbas'tan yapılan bu rivayeti almıştır.. Bu rivayete baktığımızda, rasulullaha ulaştığını görmüyoruz. Çünkü Ib Abbas bunu Rasulullahtan rivayet etmemektedir. Onun için îbn Abbas'ın sözü olan bir rivayettir...


ibn Abbas daha önce geçmiş olaylardan söz etmektedir.. Bu olaylar geçmişin bilinmezleri haline gelmiştir..Bilindiği gibi geçmişin bilinmezleri hakkında ancak Kur'an ve sahih hadislerin verdikleri bilgileri kabul ediyoruz.. ALLAH'ın kitabına ve Rasulullahın sahih hadislerine dayandığını belirtmedikçe, bu konuda hiçbir kimsenin söylediklerini kabul etmiyoruz...

ibn Abbas'ın sözkonusu sözleri de bu iki kaynağa dayanm adığı için onu da kabul edemiyoruz. Onun için bu rivayetin doğru olmadığını söylüyoruz. Ahmed Şakir "Umdetu't-Tefsir" kitabında bu rivayeti değerlendirerek şöyle der..îbn Kesir'in naklettiği ve bizim vermediğimiz senedi sahihtir. İbn Abbas'ın sözlerinden mevkuf bir haberdir.Biz de hakkında iyi veya kötü birşey söylemiyoruz.İbn Kesir bu anlamdaki rivayetleri çok nakletmiştir...


 kimdir Bu Şeytanlar?

Şeytanlarla büyü arasında sıkı bir ilişki vardır.Çünkü insanları etkilemek, yönlendirmek ve baştan çıkarmak için büyü şeytanların araçlarından biridir..

buradaşeytanlar genel bir sözcük olup onlardan iki sınıfı da içermektedir..

Birincicisi.şeytanlar.   kelimesinin   gene.   olarak kullanıldığında akla gelen sınıftır.. Bunlar şeytan cinlerdir.. Onları   biz   göremiyoruz,   ama   onlar   bize   vesvese vermekte,batıl,   küfür   ve   günahları   süsleyip   baştan çıkarmaya çalışmakt adırlar..

İkincisi ise, şeytanlaşmış insanlardır.. Bunlar, şeytan cinlerin yardımcısı  olan  kafirlerdir..  Bu sınıfın  en  açık

temsilcileri yahudilerdir.. Bunlar, insanların en büyük büyücüleri, kafirleri, şeytanları ve insanları yoldan saptıranlarıdır...
.
acaba çokça büyü yapan ve bunu Süleyman'a maleden şeytanlar kimlerdir? Bu büyüyü en çok kullananlar kimlerdir?

Şüphesiz bunlar yahudilerdir. Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında büyülerini konuşurlar. Çünkü onlara peygamber ve hükümdar olmuştur. Aynı zamanda insanların ve cinlerin yönetici olmuştur. Üstelik isanlan korkutup kendilerine boyun eğdirmek için bu tür yalanları kendileri rivayet etmekte ve yararlan için kendileri kullanmakt adırlar..

 süleyman'ın Hükümdarlığı Hakkında Şeytanların Konuşması...

Tefsirciler,   tetlû   kelimesinin   anlamında   ihtilaf etmişlerdir..Taberi,  tefsirinde  bu  kelimenin  en  önemli anlamlarını belirtmiştir..  Kimilerine göre bir şeyi haber vermek,     rivayet     etmek,     konuşmak,     bildirmek anlamındadır..Kişinin Kur'an okuması  gibi.

kimilerine göre ise, uyduğu; rivayet ettiği ve yaptığı şeyler anlamındadır..

taberi, açıklarken her iki anlamı bir araya getirmiş ve bu kelimenin iki anlamı da belirttiğini söylemiştir. Araplaı.. konuşmasında "Falan şunu okuyor" sözü iki anlamı içerir; bir anlamı, tabi olmaktır. Birinin peşinden gittiğim zaman "şu kişiye tabi oldum, izinden gittim" denir...

diğer anlamı da, bir şeyi okumak ve çalışmaktır. Şu kişi Kur'anı tilavet ediyor, denildiğinde, onu okuması ve çalışmasının anlaşılması gibi..

seştanlar bu işi okuyarak, rivayet ederek ve işleyerek okumuş olabilirler. İşleyerek onun peşinden gitmiş ve rivayet ederek çalışmış da olabilirler. Yahudiler bu konuda yöntemlerine uymuş, yapmış ve rivayet etmiştir....

seytanlar, Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında yalan şeyleri rivayet ediyor, anlatıyor ve konuşuyor. Yahudiler de şeytanların anlattığı şeylere uyuyor, yapıyor, başkalarına naklediyor ve kendileri de aktarıyorlar.

süleyman'ın hükümdarlığı hakkında" sözüne gelince; Taberi'ye göre buradaki cer harfi olan "ala", yine cer harfi olan "fi" anlamındadır. Şöyle der: "Süleyman mülkünde. Araplar 'ala' ile 'fi 'harflerini birbirinin yerine getirirler. Mesela Kur'anda "Sizi hurma dallarında asacağım.. âyetinde fi harfi, ala harfi anlamındadır. Yine falan kişi zamanında şunu yaptım, derken, 'ala' ve 'fi' harflerini aynı anlamda kuilnırlar..

ala harfi fi anlamında olunca,  âyetin anlamı şöyle olmaktadır:    Şeytanlar,    Süleyman'ın    Israiloğullarına hükümdarlığı zamanında yalan söylüyor, anlatıyor ve haber veriyordu.    Yani    bu   işleri    Süleyman'ın    hayatında yapıyorlardı...

ibn Kesir'e göre ise, "tetlû" kelimesinin anlamı, yalan söylemektir, "ala" cer harfinin anlamı da fi anlamında değil, kendi anlamıdır. Böylece "şeytanların okuduğu şeyler", Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında onların rivayet edip anlattığı ve haber verdiği şeyler olmaktadır. Fiilin cer harfi ala ile etken yapılmasının sebebi de, yalan söyleme anlamını   kazandırmak   içindir.   Taberi,   ala   harfinin buradafi   harfi   alamında   olduğunu,   yani   Süleyman'ın hükümdarlığında yaptıklarını belirtirken, ancak fiile yalan söyleme    anlamının    kazandırılması    daha    güzeldir, demektidir..

 büyü Yapmak Küfürdür ve Büyücü Kâfirdir...

âyet, büyü ve büyücülere savaş açmıştır... Hârût ve Mârût da büyü ve büyücülerle savaşmıştır.. Âyete iyice baktığımız zaman büyü yapmayı küfür ve büyücüleri kafir saydığını görüyoruz... Böyle olduğunun ellileri de şunlardır...

SüIeyman kafir olmadı"sözleriyle Hz.Süleyman'ın büyü yapmadığını ve büyü ile iş görmediğini belirtmesi.

âyet, Hz.Süfeyamn'ın büyü ile ilişkisinin bulunm adığını söylerken, kafir olmadığını da söylemektedir.Bu da büyü ile küfür arasındaki ayrılmaz bilrikteiiği gösterir.

lnsanlara büyü Öğreten şeytanların kafir olduğunu söylemesi."Ama şeytanlar kafir oldular, isanlara büyü öğretiyorlar". Şeytanlar insanlara büyü öğrettikleri için kafir olmuşlardır. Yani büyü yapmak,başkalarına uygulamak ve öğretmekle kafir olmuşlardır.

insanlara büyü öğretiyorlar" cümlesi, dil yönünden hâl/durum cümlesi olup şeytanların insanlara büyü öğretirken küfre gittiklerini belirtmektedir.

Hârût ve Mârût, "Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın kafir olma, demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi" sözleriyle isanları büyü yapmaktan ve uygulamaktan sakındırmaları, bilindiği gibi Kur'anın kelimeleri seçmedir. Çünkü bu seçim anlatılmak istenen anlamı anlatacaktır.

Hârût ve Mârût, biz imtihan ve fitneyiz,sınama ve denemeyiz, sakın büyü ile uğraşıp kafir olma, dediler. Öğrettikleri kişilere büyü yapma, demeyip kafir olma, dediler. Bu da ancak büyü ile küfür arasındaki ayrılmaz

birliktelik ve sıkı ilişki sebebiyledir.

Bu da Kur'an anlatımının inceliklerindendir.

Süleyman'ın büyü ile ilişiksinin olmadığını belirtirken, küfürle de ilişkisinin olmadığını belirtmektedir, iki melek de insanları büyü işlerinden sakındırırken küfürden de sakındırmakt adırlar.

Hz.Muhammed, büyü yapmayı küfür görmektedir. Kâhin ve gelecekten haber veren kişilerin söylediklerini doğrulayanların kafir olduklarını söylemektedir. îbn Hacer Askalani, şöyle der:

sünen sahiplerinin rivayet ettiği ve Hakim'in sahih ve merfu abul ettiği şu rivayet, kahinleri kötülemektedir: Kim kahine veya gelecekten haber veren kimseye gelir ve söylediklerini doğrularsa, Muhammed'e indirileni inkar etmiş olur" Bezzar'ın iyi senedle naklettiği Câbir ve İmran Ibn Hüseyin hadisi de bunu desteklemektedir. Ebu Ya'la da Îbn Mesud'un hadisi olarak iyi bir senedle rivayet etmiş ancak merfu olduğunu belirtmemiştir.. Böyle bir şey salt görüşle zaten söylenemez..

  mâ  Kelimesi, Olumsuzluk Harfi Midir, İlgi Zamiri Midir?

tefsirciler, "Babil'de Hârût ve Mârûta indirilen..." âyetindeki "mâ" kelimesinin ne tür kelime olduğu konusunda. ihtilaf etmişlerdir. Bu kelimenin başındaki vav harfinin atıf (bağlaç) olduğunu ve bu cümlenin kendisinden

önceki bir cümleye bağlandığını ittifakla söylemelerine rağmen, hangi cümleye bağlı olduğunda sözbirliği etmemişlerdir. Sözbirliği etmemelerinin sebebi de, mâ kelimesinin türünde ittifak etmemeleridir. Bu kelime olumsuzluk harfi midir, yoksa ilgi zamiri midir? konusunda anlaşamamışlardır.

taberi'nin tercihini ele aldıktan sonra, İbn Kesir'in açıklamalarını da belirteceğiz. Böylelikle bize göre uygun olan görüşü tercih edeceğiz.

Birinci görüş: buradaki mâ, olumsuzluk bildiren harftir. Bu görüşün İbn Abbas'a ait olduğu söylenir.

taberi   bu   görüşü   şöyle   açıklamaktadır:   "âyetin "Süleyman'ın hükümdarlığında şeytanların söylediği büyüye uydular. Süleyman kafir olmadı ve ALLAH iki meleğe büyü indirmedi. Ancak şeytanlar kafir oldular, insanlara büyü öğretiyorlar. Babil'de Hârût ve Mârût vardır.

Bu durumda, anlam olarak önce bulunan "Babil'de Hârût ve Mârût" sözü, sonraya kalmış olmaktadır..

Bu görüşe göre, iki melekten maksat, Cebrail ve Mikail'dir. Hârût ve Mârût isimleri de şeytan iki adamın adı olup bunlar Babil'de insanlara büyü öğretirler..

Böylece, sözkonusu cümle, "Süleyman kafir olmadı" cümlesine bağlı kabul edilir, .yani Kur'an, Hz.Süleyman'ın kafir olduğunu red ettiği gibi, Babil'de iki meleğe büyünün indirilmesini de red etmektedir. Şeytanlar yalan söylemiş, büyü ve küfrü Süiemyana nisbet ederek yalan söyledikleri gibi, Babil'de iki meleğe büyünün indirildiğini iddia ederken de yalan söylemişlerdir...

ikinci görüş: Mâ, kelimesi ilgi zamiridir.Taberi, bu görüşün îbn Mesud, Kat ade, Zuhri, Suddî ve başkaların görüşü olduğunu seylemektedir. Bu görüşü açıklarken Taberi şöyle der..

bu görüşe  göre  âyetin  anlamı şudur:  Yahudiler, Süleymanın     hükümdarlığı     hakkında     şeytanların söylediklerine uydukları gibi, Babil'de iki melek olan Hârût ve Mârufa indirilen şeye de uydular. Taberi bu görüşü tercih etmiştir.

ancak İmam İbn Kesir, Üstadı Taberi'nin görüşünü irdeleyerek yaptığı tercihi kabul etmemiş ve şöyle demiştir:

ibn Cerir, sonra bu görüşü red etrrîeye başlamış ve mâ kelimesinin ilgi zamiri olduğunu söylemiştir. Bunu uzunca anlatmıştır. Hârût ve Mârufun iki melek olduğunu, ALLAH'ın onları yer yüzüne indirdiğini, peygamberler tarafından yasaklanan bir şey olduğunu açıkl adıktan sonra kullarını denemek ve sınamak için onlara sihri öğretmelerine izin verdiğini iddia ettiği gibi, ALLAH'ın emrine uydukları için bu konuda Hârût ve Mârufun itaat ettiklerini de iddia etmiştir. Halbuki bu açıklaması gerçekten tuhaftır..

ahmed Şakir ise, ibn Kesir'in söylediklerini şöyle değerlendirir: "İbn Kesir'in ğı gibi ben Taberi'nin söylediğini yadırgamıyorum. Taberi'nin söylediklerine iyice bakılırsa, görüşünün doğru olduğunu gösteren açık ve güçlü bir delil içerdiği görülür. Hatta bu değerli tefsirden başka tefsirlerde bulunmayan kelimeler üzerinde iyiden iyiye düşündüğü, anlamlan da incelik ve dikkatle kavradığı görülür..

 melekler Nasıl Büyü Öğretir?

Taberi, Yüce ALLAH, Babil'e iki melek indirdi mi? Onlara büyü indirmesi caiz midir? Melekler insanlara nasıl büyü öğretir? diye sormakta ve cevaplarını vermeğe çalışarak şöyle der..

Yüce ALLAH bütün iyilik ve kötülükleri indirmiştir... Hepsini kullarına açıklamıştır. Peygamberlerine bildirerek onu kullarına bildirmelerini, neyin helal, neyin de haram olduğunu öğretmelerini emretmiştir. Zina, hırsızlık ve bildikleri diğer haramlar gibi haramları bildirmiş ve bunları işlemelerini yasaklamıştır. Büyü de bildirdiği ve işlemelerini ya sakladığı o haramlardan biridir.....................

İçkinin nasıl yapıldığını bilmek nasıl günah değilse, büyü hakkında bilginin kendisi de günah değildir. Put yontma, saz ve başka eğlence aletlerini yapma bilgisi de böyledir. Günah olan, bunlarla amel ederek kişilere zarar vermektir.

Yüce ALLAH'ın iki meleğe büyü indirmesinde ve onların da bunu insanlara öğretmesinde bir günah yoktur. Çünkü öğrettikleri kişilere hem ALLAH'ın emrini yerine getirerek öğretmiş, hem de onlara kendilerinin bir imtihan için bunu yaptıklarını söylemiş, büyü yapmaktan, onunla amel etmekten ve kafir olmaktan sakındırmışlardır.. İnsanlardan büyüyü öğrenen ve onunla amel edenler günah işlemişlerdir.. Çünkü Yüce ALLAH onu belirtmişse,. kendilerine öğrenme ve uygulamalarını da yasaklamıştır. İnsanlara büyüyü haram etmeyip serbest bıraksaydı, onu öğrenmek yasak olmadığı gibi, iki meleğin onlara öğretmesinde de sakınca olmazdı. Çünkü büyüyü bilmeleri ve insanlara Öğretmeleri ALLAH'ın emri ile olmuştur...

insai arın iki meleğe muhalefet etmeleri, yasağını dinlememeleri, büyü yapmaları ve bunu karı ile kocayı bibirinden ayırmaları için kullanmaları iki meleğin suçu değildir. Durum, Taberi'nin söylediği gibidir. Şöyle diyor:

ALLAH'ın yerine onun veli kullarından kimi insanlara tapılmıştır.. Onlara tapmak, onların suçu değildir. Çünkü onlar böyle şeyleri tapanlara emretmemişlerdir. Aksine bunlar kendilerine tapılmasını yasaklamış, ama kimi insanlar gelip onlara tapınışlardır..

iki melek de böyledir. "Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın kafir olma" deyip uyarı ve yasaklarını yaptıktan sonra onlardan kimi insanların bunu yapması ve uygulaması iki meleğin suçu olmadığı gibi, onlara zarar da vermez. Çünkü bunlar görevlerini yapmışlar, emri yerine getirdikleri gibi, yasaklamayı da yapmışlardır..

ayetlerde "Mâ" Kelimesinin Geçmesi..

bu kelime, öyküyü anlatan âyetlerde bazan olumsuzluk belirten harf, bazan da ilgi zamiri olarak dokuz kez geçmektedir. Şöyleki:

Şeytanların söylediklerine uydular" cümiesinde ilgi zamiridir.

Süieyman kafir olmadı" cümlesinde olumsuzluk harfi olup Süleyman'ın kafir olmadığını belirtmektedir.

İki meleğe indiri!en"cümiesinde bize göre ilgi zamiridir. Yani iki meleğe indirilen büyüye uydular.

kafir olma, demedikçe hiçbir kimseye Öğretmezler" ümlesinde olumsuzluk harfi olup sakındırm adıkça kimseye öğretmediklerini belirtir.

Kan ile kocayı birbirinden ayıran şey" cüı .leşinde ilgi zamiri olup karı ile kocayı birbirinden ayn,.n şeyi öğrendiklerini belirtir.

Aliah'ın izni olm adan onunla kimseye zarar veremezler" cümlesinde olumsuzluk belirten harftir.

Kendilerine zarar veren şeyi öğrenirler" cümlesinde ilgi zamiridir.

Ahirette hiçbir nasibi yoktur" cümlesinde olumsuzluk belirten harftir.

Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür!" cümiesinde ilgi zamiridir.

âyetlerde mâ kelimesinin gelişine  dikkat edersek,ilgi zamiri-olumsuzluk   harfi-ilgi   zamiri-   olumsuzluk   harfi, şeklinde bir sıraya göre kullanıldığını  görürüz. Kur'anm anlatımında bu sıralama açıkça görülür..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder