HARUT VE MARUT YAZISININ 3. BÖLÜMÜ



Arkadaslar bu  konuları sizlerle paylasıyorum burdan alacak oldugunuz deneyim su olmalıdır israil yani yahudilerin  ne kadar kötü bir millet oldugunu anlaya bilirsiniz siz siz olun hak din olan islam ve kurandan vaz gecmeyin ve kesinlikle büyüden  ve büyü yapanlardan uzak durun sadece ALLAH deyin allah sizinle olsun..





 büyü Çeşitleri tarihte nasıl geciyor..

büyü çeşitlidir. kimi gerçek, kimi sanal hayalidir. Büyü çeşitleri hakkında Rağıb Isfahani şöyle der.Büyü, kelimesi değişik anlamlarda kullanılır.


birincisi, gerçeği olmayıp gözbağcılık anlamında kullanılmakt adır. Gözbağcının yaptığı gibi. El çabukluğu ile yaptığı işten dikkatleri başka tarafa çeker ve insanların gözünü büyüler. Jurnalcılar da böyledir. Kulağa hoş ve süslü gelen kelimeler söyler ve dinleyiciyi kandırır. Yüce ALLAH'ın 'İnsanların gözlerini büyülediler, ürküttüler ve büyük bir büyü yaptılar.ve "Büyülerinden dolayı o yaptıkları kendisine hareket eder gibi göründü.. âyetlerinde bu anlamdadır..



ikincisi, şu veya bu şekilde şeytanla işbirliği yaparak yardım ve desteğini almak anlamında kullanılmakt adır. Yüce ALLAH'ın "Şeytanların kimin üzerine indiğini size bildireyim mi? Onlar, çok günahkar ve aşırı müfterilerin hepsine İner.ve "Fakat şeytanlar kafir oldular, insanlara büyü öğretirler" sözlerinde bu anlamd adır..



Üçüncüsü,   bazan   bir   şeyin   güzelliği   anlamında kullanılmıştır.    Mesela,    "Anlatımın    öylesi    var    ki, büyüleyicidir" denilmiştir. Bazan da bir şeyin incelik ve dikkatli yapılışı anlamında kullanılmıştır. Mesela bilginler 'Tabiat büyüleyicidir"  demişlerdir.  Besin  için de büyü demişlerdir.      Çünkü      etkisi      çok      gizli      olup görünmemektedir..



bakalım fahreddin Razi ise, büyünün türlü çeşitlerini belirterek şöyle der...



Eski zamanda yaşamış Keldaniler ve Kesdaniler'in büyüsü. Bunlar gezegenlere tapmış ve bu evreni bunların yönettiğine inanmışlardır...



Başkalarını etkileyip büyüleyen vehim ve güçlü nefis sahiplerinin büyüsü...



Cinler ve yerdeki ruhlardan yardım aimak. ..



hayaller ve nazar değmesi...



geometrik ölçülerde yapılmış ilginç araçlar ve dev aynasında görünme yollarından biri ile yapılan büyü. Firavn sihirbazlarının büyüsü bu türden olmuştur.



özel ilaçlar yardımı ile yapılan büyü. Yemeğe sersemleştirici ve aklı giderici ilaçların katılması, sarhoş edici tütsülerin yapılması gibi. Mesela eşek beyni bir insana yedirilecek olursa, o kişinin zekası azalır ve aptallaşır...



aklın çelinmesi ile yapılan büyü. Büyücü ism-i azamı bildiğini ve emrinde cinlerin çalışıp çok zaman kendisine itaat ettikİerini iddia eder, bu da büyücünün söylediklerinin doğru olduğuna inanıp aklına takıhrsa, içinde bir tür korku ve ürkeklik meydana gelir, korku meydana geldiğinde de duyarlı yetenekler zayıflar, o zaman da büyücü yapmak istediklerini yapma imkanını bulur.. Deneyimi olup bilgi sahiplerinin durumlarını bilenler, işlerin yaptırılmasında ve sırların gizlenmesinde aklı çelmenin ne büyük etkisi olduğunu bilirler..



gizli ve farkedilmeyecek bir şekilde jurnalcilik yapmak...



büyü Etkiler Mi, Yoksa Gözbağcılık Mıdır?


büyünün çeşitlen olduğunu gördük. Bazısı gerçek, bazısının da aldatma, ürkütme ve kuruntulara dayanan hayali gözbağcılık olduğunu öğrendik.



Müslümanlar büyü konusunda ihtilaf etmişlerdir. Acaba büyü, büyülenen insan üzerinde etkisi olan bir gerçek midir, yoksa etkisi ve gerçeği olmayan bir sanal/hayal midir?.



imam Taberi, büyünün gerçeğinin olmadına, sadece gözbağcılık  ve aldatmaya dayandığına inanır. Bu konuda şöyle der:



büyücünün yaptığı, gözbağcılıktır, olağandışılıktır ve sergilediği marifetlerdir. Büyülenen kişi, içinde bulunduğu gerçek durumdan başka bir durumda olduğunu sanır. Tıpkı kişinin uzaktan serabı görüp su olduğunu sanması gibi. Denizde hızlı seyreden kişinin gördüğü ağaçların ve dağların da kendisi ile beraber hızlı seyrettiklerini sanması gibi. Büyülenmiş kişinin durumu da bu şekildedir. Büyücünün büyülemesinden sonra kişi gördüğü ve yaptığı şeylerin olduğundan başka şekilde olduğunu sanır ve hayal eder..



razi ise, büyünün gerçek olup etkisinin bulunduğuna ve büyücünün ALLAH'ın izni ile zarar verebildiğine inanarak şöyle der:



ehli Sünnet, büyücünün Havada uçabileceğini, insanı eşek ve eşeği insan yapabileceğini caiz görürler..Ancak, büyücü özel duaları ve belirli kelimeleri okuduğu zaman bu işlerin yaratıcısının ALLAH olduğunu, bu etkiyi yıldızların veya feleğin meydana getirmesinin söz konusu olmadığını söylerler. Bu tür büyünün olabileceğine Kur'andan ve rivayetlerden delil getirirler.



kur'an'dan delilleri "ALLAH'ın izni olm    adan hiçbir kimseye onunla zarar vermezler" âyetidir, âyetteki istisna, etkinin    olabileceğini    belirtir..    Rivayetler    ise,    Hz. Peygamberden mütevatir ve tek kişinin verdiği âh    ad haber derecelerinde çoktur..



hadisçiler de büyünün  gerçekliğinin  olduğunu ve büyücünün    ALLAH'ın    izniyle    büyü    yaptığı    kişileri etkileyebildiğini söylerler. İbn Hacer Askalani, Fethu'1-Bari kitabında şöyle der..



büyü konusunda ihtilaf edilmiştir. Gerçekliği olmayan hayalden ibaret oduğu söylenmiştir. Bu, Şafiilerden Ebu Cafer Esterab Hanefilerden Ebu Bekr Razi ve Zahirilerden İbn Hazm ile başka bir grubun görüşüdür...



nevevi şeyle der: Doğrusu, büyünün gerçekliğinin olmasıdır. Cumhur'un görüşü budur. Alimlerin geneli de böyle düşünür. Kur'an ve sahih sünnet de buna delalet eder.



fakat, büyü ile görüntü değişikliği olurmu, olmazmı? konusunda ihtilaf edilmiştir. Büyünün gözbağcılık (hayal ettirme)   olduğunu   söyleyenler.,   görüntü   değişikliğinin olmadığını söylerler..



büyünün gerçekliğininin olduğunu söyleyenler ise, ihtilaf etmişlerdir. Bir nevi hastalığa yol açarak psikolojiyi değiştirecek şekilde etkisi mi vardır, yoksa cansızı canlı ve canlıyı cansız yapacak şekilde değiştirme etkisi mi yapar?.



cumhur alimlere göre, sadece psikolojiyi etkileyecek şekilde etkisi vardır. Küçük bir grup ise, ikinci görüşü savunur..



mazri şöyle der Cumhur alimler, büyüyü kabul eder ve gerçekliğinin  olduğunu  söylerler..   Bazıları  gerçekliğinin olmadığını söylemekte ve yaptığı söylenen etkilerinin asılsız hayaller olduğunu belirtir.  Halbuki  büyünün  olduğunu kanıtlayan haberler olduğu için bu inkarları geçersizdir. Kaldı ki  büyücünün düzenlediği bazı sözleri söylerken veya cisimleri şekillendirirken yahut belirli bir ölçü ile birtakım kuvvetleri karıştırırken olağandışı şeyler meydana getirmesi akla aykırı değildir.



 Hz.Peygamber'in Büyülenmesi Konusu 


Büyünün gerçekliği ve etkisinin olduğu, büyücünün ALLAH'ın izni ile rakibini etkileyip zarar verebildiği yönündeki Ehli Sünnetin görüşü daha doğrudur. Racih olan budur. Çünkü Kur'an ve Sünnetten delillere dayanmakt adır.. Kur'an'dan delili, Hârût ve Mârût öyküsünde geçen âyetlerdir. Az sonra buna değineceğiz..



hadisten delili ise, yahudinin Hz.Peygamberi büyülemesidir. Buhari'nin Sahih'inde birkaç yerde belirttiği olay şudur: "Hz.Aişe anlatıyor; Zurayk oğullarından Lebid İbn A'sam adında bir adam Rasulullahı büyü yaptı. Öyle ki, Rasulullah, yapmadığı bir şeyi yapmış sandı. Bir gün veya bir gece benim yanımda iken uzun uzun dua etti ve şöyle dedi: Ey Aişe! gördün mü? ALLAH beni iyileştirecek şeyi bildirdi. Yanıma iki adam geldi, biri baş ucumda, diğeri ayak ucumda oturdu ve birbiriyle şöyle konuştular..



bu adamın hastalığı nedir?



büyülenmiştir. -Kim büyülemiştir? -Lebid ibn A'sam. -Ne ile büyülemiştir?



tarak, saç ve erkek hurmanın kuru kapçıkları ile. -Büyü nerededir? -Zervan kuyusund adır.



rasulullah, arkadaşlarından birkaç kişi ile beraber kuyuya geldi. Dönünce şöyle dedi: Ey Aişe! Suyu kına suyu gibidir, hurmaları da şeytanların başlan gibidir. Dedim ki: Ey ALLAH'ın rasulü! Onu çıkarıp bozm adın mı? Şöyle dedi:



ALLAH beni onun hastalığından kurtardı, onun yüzünden halkın arasında bir kötülüğün çıkmasını istemedim. Kuyunun kapatılmasını emretti ve kuyu toprakla kapatıldı."[41]



buharı, yine Tıp bölümünde, "büyü çıkarılır mı"? kısmında başka ilaveleri olan şu rivayetle de rivayet etmiştir:



hz.Aişe anlatıyor: Gördün mü? Fetva sorduğum konuda ALLAH bana fetva verdi. Bana iki adam geldi.Biri baş ucumda, diğeri ayak ucumda oturdu. Baş ucumda oturan  adam diğerine sordu:



bu adama ne olmuştur?



büyülenmiştir.



kim büyülemiştir?



lebid    İbn    A'sam.     Zurayk    oğullarından    bir ada m, Yahudilerin işbirlikçisi olan bir münafık.



ne üe büyülemiştir? -Bir tarak ve saç ile. -Nerede yapmıştır?



zervan  kuyusunda basamak taşının altında,  erkek hurma kapçığı içinde.



rasulullah kuyuya geldi ve büyüyü çıkardı. Bana gösterilen kuyu budur, suyu kına suyu gibidir, hurmaları da şeytanların başları gibidir, dedi ve çıkarıldığını söyledi. Bunu çıkarıp bozm adın mı? dedim. Madem ki ALLAH beni onun hastalığından kurtardı, ben de halktan kimseye zarar gelmesini istemiyorum, dedi.



îbn Hacer, her iki hadisle ilgili uzun açıklamalar yapmıştır. Onlardan sadece bazı kelimeler için yaptığı açıklamaları alacağız.



Hz.Aişe'nin "kadınlarla yatm adığı halde yatmış sanırdı" sözü, sanma ve hayal etme anlamındadır. Kadı Iyaz, bu ifadeye dayanarak büyünün kişinin akıl ve düşüncesini değil, beden ve organlarını etkilediğini söylemiştir..



rasulullahın büyülenmesi, korunmuş ve şeytanların etkilemesinden muhafaza edilmiş olmasına aykırı değildir. Peygamberin şeytanların şerrinden korunması, onların kendisine zarar vermeye çalışmalarını engellemez. Büyüden etkilenmesi de, tebliğ görevine bir eksiklik getirmez, sadece konuşm adaki bir zayıflık, bazı işleri yapmaktan acizlik veya bir şeyi aralıklarla hayal etme gibi diğer hastalıklar gibi bir hastalıktır. ALLAH şeytanların hilelerini boşa çıkarır..



vakıdi, bu büyülemenin Rasulullahın Hudeybiye'den döndüğü hicretin yedinci yılı Muharrem ayında meydana geldiğini   belirtir.    Yahudilerin   ele   başları,    Zurayk oğullarından büyücü ve münafık bir yahudi olan Velid Ibn A'sam'a gelmişler ve üç dinar vereceklerini söyleyerekvv



Rasulullaha etkileyici bir büyü yapmalarını istemişlerdir.vv Velid'in kız kardeşi onlara "Peygamber ise, zaten ALLAH ona bildirecek, değilse, aklı gidecek kadar büyü onu etkileyecektir" demiştirvv



Büyücü Lebid tarağı, saçı huma lifinin içine sarmış ve kuyu taşının altına bırakmıştır..



Beyhaki, Delalilu'n-Nubuvve kitabında bundan fazla olarak şunu riâyet etmektedir: Rasulullah Zervan kuyusuna bir adam göndermiş, adam kuyuya inerek taşın altından bir hurma lifi çıkarmış, içinde Rasulullahın tarağı ve bir tutam saçının yanında iğneler batırılmış mumdan bir heykeli ve onbir düğüm atılmış bir iplik olduğunu görmüştür.



cebrail, Nâs ve Felak surelerini getirmiş ve iki surenin âyetlerinden birer birer okuyarak düğümleri çözmesini söylemiş, o da okuyarak çözmüştür. Sonra çıkardığı her iğne için önce bir sızı, sonra bir rahatlama duymuştur...



ey ALLAH'ın rasulü, bu yahudiyi öldürseydin ya! demişler.. O da "ALLAH beni iyileştirdi, onun göreceği ALLAH'ın azabı daha çetindir" demiştir..



kimi    müslümanlar    Rasulullahın    büyülenmesini yadırgayabilir ve bunu Rasulullahın şeytanlardan korunmuş olmasına aykırı görebilir.[49] Halbuki bu y adırgamaya gerek yoktur. Çünkü olay bütün hadis kitaplarında sabit olmuştur. Buhari ile Müslim'in ittifak ettikleri bir konudur, hadis, tefsir ve siyer kitaplarının hepsinde bulunmaktadır...



büyülenme olayı ile Peygamberin korunmuşluğunun uzlaştırılması konusuna gelince, bu konuda Müslim'in şerhinde Nevevi'nin belirttiği Mazri'in şu sözlerini vermekle yetineceğiz:





kimi bidatçılar başka bir sebeple bu hadisi inkar etmiştir. Peygamberlik makamını lekelediğini, o makamı şüpheli duruma düşürdüğünü ve bunu caiz görmenin şeriata güveni sarsacağını iddia etmiştir.



bu bidatçıların iddiları geçersizdir. Çünkü bunun doğru ve   sahih   olduğu   kesin   delillere   dayanmakt   adır. Peygamberin korunmuşluğu tebliğle ilgilidir. Mucize bunun şahididir. Delilin aksini gösterdiği şeyi caiz görmek yanlıştır.



rasulullahın diğer inanlar gibi olduğu ve karşılaştığı birtakım dünya işlerinde gerçekliği olmayan bazı şeyleri yapıyor sanması uzak bir şey değildir.



eşleriyle birleşmediği halde onlarla birleştiğini sanmıştır, diye itiraz edilebilir. Şüphesiz insan böyle bir şeyi rüy ada sanabildiği gibi uyanık iken de sanabilir. Halbuki bir gerçekliği yoktur.



bir şeyi yapmadığı halde yapmış sanmıştır, denilebilir. Halbuki sandığı şeylerin doğruluğuna kendisi inanm adığı için sandığı şeyler de doğru değildir.



kadı Iyaz şöyle der: Bu hadisin rivayetleri büyünün aklını, kalbini ve inançlarını değil, vücudunu ve dış organlarını etkilediğini belirtmiştir.



böylece      hadisteki   "Eşleriyle   birleşmediği   halde birleştiğini sanmıştır" veya "hayal etmiştir" sözünün anlamı şu  olmaktadır: Önceki alışkanlığı ve davranışlarından buna gücünün olduğunu görür. Onlara yanaşınca, büyü etkisini gösterir ve büyülenen kişide görüldüğü gibi,buna imkan bulm adan girişimi yarım kalır.



rivayetlerde geçen"bir şeyi yapmadığı halde yapmış sanma" yi ve benzerini belirten bütün şeyler, aklına bir zarar gelmesi anlamında değil, gözünün önünde canlanması anlamındadır. Bunda peygamberliği bulandıracak veya sapıklık ehline eleştiri kapısını açacak hiç birşey yoktur..



biz İmtihan Ediyoruz..


babil halkına büyü göreten iki melek insanlara ne diyordu? "Biz ancak imtihan ediyoruz, sakın kafir olma" diyordu..



yüce ALLAH ikisini Babil halkını imtihan için indirmiştir. Onların görevi, halkı sınamaktı. Onlara büyü öğretmeleri de onları imtihan etmek içindi.



fitne sözcüğü, sınamak, imtihan etmek ve denemek anlamındadır. Nitekim Hz.Musa, yüce ALLAH'a şöyle seslenmişti: "Rabbim! İsteseydin daha önce onları ve beni helak ederdin. Bizden beyinsizlerin yaptıkları sebebiyle bizi helak mi ediyorsun? Bu ancak senin sınamandır. Onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola erdirirsin..



yani senin bu yaptığın, bizi imtihan etmektir. Bu imtihan ve sınamanın sonucu farklı olmaktadır. Kimi insanlar bu imtihanda başarısız olup sapıtır, kimi de imtihanı kazanır, hidâyeti bulur ve imanı artar.



hârüt ve Mârût, Babil halkı için bir fitne olmuştur. Onlara büyü öğretmesi de bir fitne idi. İki melek, Babil



halkını büyü ile uğraşmaktan sakındırmaya çalışmıştır. Büyünün içyüzünü ve mahiyetini kendilerine göstermek için onlara öğretmişler. Öğrenen kişilerin büyünün cazibesi ve etkisi karşısında, onunla başkalarına zarar verme konusunda dayanamayıp büyü yapmayı meslek edin irse, onların imtihanı kaybetmeleri anlamına gelir.



iki melek bir imtihandı. İnsanları büyüden, kafir olmaktan ve imtihanı kaybetmekten sakındırdılar. Fakat insanlar imtihanı başaram adılar, kaybettiler ve büyü ile uğraşıp kafir oldular. Seyyid Kutup şöyle der:



insanlık tarihinde milletler durumlarına ve hayatının her aşamasında anlayışlarına uygun sınavlardan geçmişlerdir. Sınamanın iki melek yahut onlar gibi iyi iki insan ile olması, zifiri karanlıklar içinde aydınlatıcı ilahi meşalenin ışığını izleyerek emekleyen ve yürüyen insanlığın geçtiği türlü şekiller ve olağandışı sınamaların yanında görülmemiş tuhaf bîr şey değildir..



bu hayatta ALLAH insanları denemekte, sınamakta ve imtihan etmektedir. Ama insanlardan sınanıp imtihan olduğunu kaç kişi farkediyor? imtihan ve denenme şekilleri karşısında kaç kişi iyi davranıyor? Bu imtihanda kaç kişi kazanıp başarılı oluyor? Yüce ALLAH buyuruyor:"Hanginiz daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratan odur..Kiminizi kiminiz için bir imtihan yaptık. Sabrediyor   musunuz?   Şüphesiz    Rabbin    her   şeyi görendir..

 karı Koca Birbirinin Eşidir:

kur'anı Kerim, büyünün bazı şekillerini belirtmekte ve karı ile kocayı birbirinden ayırma etkisinin bulunduğunu söylemektedir. Babil halkı, Hârût ve Mârufun tavsiyesini tutm adılar, büyü ile uğraşıp insanları büyüiediler, eziyet ve zarar vermekte, karı ile kocayı birbirinden ayırm ada kullandılar. Yüce ALLAH "O ikisinden kan ile kocayı birbirinden ayıran şeyi öğreniyorlar"  buyurmaktadır.



eş, sözcüğü hem kadın, hem koca için kullanıldığı gibi, beraber olan her ikili için de kullanılır. Rağıb Isfahani şöyle der: "İkili olan her şeye eş (çift) denir. Eşleşen hayvanlar çifttir. Ayakkabı gibi ikili olan her şeye çift denir. Benzeri veya zıddı olan şeyler. çifttir. Bunun tekine de eş denir."Erkek ve dişi iki eşi ondan var etti."Ey Âdem! sen ve eşin cennette kalınız.âyetlerindeki gibi.



yüce     ALLAH,      "Her     şeyden     çift     yarattık. buyurmaktadır. Bu da gösteriyor ki bütün şeyler araz ve cevher, madde ve şekilden oluşmakt adır.Bileşik olan her şey yaratılmış demektir. Mutlaka onu yaratan vardır. Bu da sadece Yüce ALLAH'ın tek olduğunu gösterir.



cift yarattık" sözü, evrendeki her şeyin zıddı, benzeri, bileşiği olması açısından çift olduğunu gösterir.  Hatta mutlaka bileşiktir.



cift sözü, bir şeyin zıddı ve benzeri olmasa bile, mutlaka araz ve cevher bileşiminden oluşmakt adır. Bu ikisi de çifttir..



koca,   karının   eşidir.   Yüce   ALLAH   "Kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın.. buyurmaktadır.



kadın da erkeğin eşidir. Yüce ALLAH "Pegamber, müminler için kendi canlarından daha evi adır,eşleri de onların anneleridir.buyurmaktadır. Kan ve koca birbirinin eşidir.



hem karı, hem koca için zevç kelimesinin kullanılmasında güzel bir nükte vardır. Şüphesiz koca tek başına eksiktir, tam olmaz, kadın da tek başına eksiktir, tam olmaz. Bağımsız bir yapı olmaları için ikisinin birlikte ve beraber olması gerekir...



erkeğin bir takım yönleri vardır ki onları ancak kadın bütünler. Onlar tamamlanmazsa erkek eksik kalır, kadının da birtakım yönleri vardır ki onları ancak erkek bütünler. Bunlar olm adan kadın eşik kalır. Erkek kadının eksiğini tamamlar, onun için kadının eşidir, kadın da erkeğin eksiğini tamamlar, onun için erkeğin eşidir.Böylece her biri diğerinin eşidir..



büyücü, Eşleri Birbirinden Ayırır:


kur'an, büyücünün eşleri birbirinden ayırma gücü olduğunu söylemektedir. Babil halkı için "O ikisinden kan İle kocayı birbirinden ayıran şeyleri öğreniyorlar"  der.



bu da bazı büyü şekillerinin bir gerçekliği ve başkaları üzerinde etkisinin olduğunu gösterir. Büyücüler, büyü ile karı ile kocayı birbirinden ayırırlar.



ayırırlar" sözünün öznesi dikkati çekmektedir. Özne zamir olup büyücülerin yerini tutmakt adır. Özne, fiili yapandır. Yani büyücüler karı ile kocayı birbirinden ayırabiliyorlar.



kan ile kocayı birbirinden ayırmak, sevgi ve dostluğun yerine çatışma ve ayrılık tohumlarını ekmek, şeytanın ve askerlerinin temel görevidir. Şeytan insanları saptırmak ve aralarını ayırmak için askerlerini görevlendirir. Gözde askerler de, karı ile kocayı birbirinden ayırabilirler. Bununla büyük şeytanın yanında en büyük takdir ve iltifatı kazanır. ..Rasulullah bunu belirtmektedir...



müslim, Câbir İbn Abdullahın şöyle dediğini rivayet eder: "İblis, tahtını suyun üstüne kurar. Sonra müfrezelerini gönderir. Ona en yakın olanlar, en zararlı olanlardır, Biri gelir ve şöyle şöyle yaptım, der. Şeytan ona "bir şey yapmamışsın" der. Sonra bir başkası gelir ve "kan kocayı birbirinden ayırıncaya kadar vazgeçmedim" der. Şeytan onu yanına alır ve "Aferin sana" der..



kişi ile eşini birbirinden ayırıyorlar" cümlesinin büyünün insanları etkileyebildiği, büyücünün büyü ile karı ile kocayı birbirinden ayırabildiğini gösterdiğini söyledik. Ne var ki İmam Taberi, büyünün gerçekliğinin olmadığını ve hayal ile gözbağcılıktan ibaret olduğunu söylemektedir. âyette geçen eşleri birbirinden ayırmanın da hayal ettirme anlamında olduğunu söyleyerek şöyle der..



eşleri birbirinden ayırması, büyü ile birini diğerine, güzellik yönünden, olduğundan farklı hayal ettirmesidir. Böylece birini diğerinin gözünde çirkin göstererek eşinden yüz çevirmesine yol açmakta, erkeğin eşine karşı ayrılık duygusu beslemesini sağlamakt adır.  Böylece büyücü, eşlerin birbirinden ayrılmasına yol açacak sebebi meydana getirmiş   olmaktadır. Araplar, sebep olan bir şeyi sebep olan kişi yerine kullanırlar. Büycünün büyüsü ile eşleri birbirinden ayırması da bu şekildedir..



taberi,  eşleri  birbirinden  ayırması  konusunda  Kat ade'nin  şu  görüşünü de aktarmakt adır:   "Birbirinden ayrılması, her birinin diğerinden koparılması ve birbirinden nefret ettirilmesidir...



ayırmanın büyücülere nisbet* edilmesi, hakiki değil, mecazidir. Böylece büyü, gerçeği olmayan hayal ettirme ve canlandırın adan ibaret olur. sadece psikolojik etkilemeye dayanır. Bu etki altında kalan veya kalmayan, büyü yapılan kişidir. Büyü yapılan kişi bundan etkilenmeyip sağlamlığını korursa, büyücü onu etkilemekten aciz kalır, büyü de ona zarar vermez. Ama bu telkinden etkilenir ve bu hayal ettirmeye boyun eğerse, kendisi tercih etmiş ve boyun eğmiş olarak eşine buğzeder ve ondan nefret duyar, Böylece birbirlerinden ayırma meydana gelmiş olur...



büyünün etkisi ve eşleri birbirinden ayırması konusunda Taberi'nin görüşü budur. Bu açıklama ve yorumlam ada biz de kendisine katılıyoruz. Ancak bu açıklamayı sadece belirli büyü çeşitleri için geçerli görüyoruz. Büyünün bütün çeşit ve şekillerini kapsayacak şekilde görmüyoruz. Taberi'nin genelleme yapmasına da katılmıyoruz. Çünkü bazı büyü şekillerinin, soyut hayal ettirme ve canlandırma değil, gerçekliği ve etkisi vardır..



bu konuda Seyyid Kutup şöyle der:"Büyünün herhangi bir şekli, ya duyular ve düşünceler üzerinde yahut eşya ve cisimler üzerinde etkileme ve telkin gücüne sahip olabilir.



kur'anda Firavn büyücülerinin yaptığı büyü, gerçekliği °lmayan salt bir hayal ettirmeden ibarettir."Onların büyüsü i'e kendisine koşan bir yılan gibi geldi". Böyle bir etkinin eşleri ve arkadaşları birbirinden ayırmaya sebep olmasının bir sakıncası yoktur. Tepkiler, etkilenmelerden doğar. Gerçi bütün araçlar, sonuçlar, sebepler ve sebep olunan şeylerin tümü ancak ALLAH'ın izni ile meydana gelir..



büyü, ALLAH'ın izni ile, eşleri birbirinden ayırmanın sebebi olur. Büyücü de ALLAH'ın izni ile eşleri birbirinden ayırabilir. Durum böyle olduktan sonra, büyünün gerçekliğinin ve etkisinin olup olmaması önemli değildir. Çünkü ayırma işi olmakta ve kabul edilmektedir. Yani Taberi ve Seyyid Kutub'un dediği gibi, psikolojik etkileme yolu ile eşlerin birbirinden ayrılması olagelmektedir..



büyü, Ancak ALLAH'ın İzni İle Zarar Verir:


kur'an, büyünün eşleri birbirinden ayırma gücü olduğunu belirttikten sonra, bu ayırmayı ALLAH'ın iznine bağlamıştır. "Eşleri birbirinden ayıran şeyi o ikisinden öğreniyorlar. ALLAH'ın izni olm adan onunla hiçbir kimseye zavar veremezler.



ALLAH'ın izni, bilgisi dahilinde bu işin olması ve büyülenen kişiyi büyünün etkilemesine imkan vermesidir..



kur'an bu gerçeği, Hârût ve Mârût Öyküsünde, büyünün insanları etkilemesi ve büyücünün başkalarına zarar vermesinden söz ederken ortaya koymaktadır. Kur'an, bunu inancın netleşmesi, her şeyin, her sebebin,her gücün,her olayın ALLAH'ın izni olm adan zarar veremiyeceğini belirtmesi için kararlaştırmakt adır...



ALLAH'a inanmak, genel olarak kıyamet saatine kadar olmuş ve olacak her şeyi onun bilmesi ve olaylar olm adan önce onlardan hebardar olması demektir. Ona inanmak, bu evrende her şeyin onun izni, isteği ve kararı ile meydana gelmesi, bütün insanlar da istese, onun kararı ve izni olm adan hiçbir şeyin meydana gelmemesidir. Bütün insanlar karşı da çıksa, ALLAH'ın dileyip takdir ettiğinin mutlaka gerçekleşmesidir...



süphesiz kişiler, kuvvetler ve sebepler ancak ALLAH'ın gücü ile çalışır, ancak onun izni ile etkiler, yarar veya zarar verir. Etki yapmamasını isterse, onu durdurur ve işlevsiz yapar. Bunlar sadece sebeplerdir. Halbuki her şey, isteyen ve takdir eden ALLAH'ın elindedir.



büyü zarar verir. Evet, büyü eşİeri birbirinden ayırır. Ama bunu ancak ALLAH'ın izni, istemesi, bilgisi ve onayı ile yapabilir. Büyünün zarar vermesini ALLAH istemezse, zarar veremez, eşleri birbirinden ayırmasını dilemezse, eşleri ayıramaz. "ALLAH'ın izni olm adan onunla hiçbir kimseye zarar veremezler.



seyyid Kutup bu konuda şöyle der: "Sebepler ALLAH'ın izni ile yapacağını yapar, etkiler bırakır ve sonuçlarlar doğurur. Bu, müminin bilincinde mutlaka açıklık kazanması gereken genel bir kuraldır..



bunun en güzel örneği şudur: Elini ateşe yaklaştırırsan, yanar. Ancak bu yanma sadece ALLAH'ın izni ile olur. Çünkü ateşe yakma ve eiine yanma Özelliğini veren Allahtır. ALLAH, Hz.İbrahim için yaptığı gibi, dilediği özel bir sebeple bu özelliği kaldırabilir..



karı ile kocayı birbirinden ayıran büyü de bu şekildedir. O da bu etkiyi ALLAH'ın izni ile yapmaktadır. Dilediği Özel bir sebeple bu özelliğini ALLAH kaldırabilir.



bunun dışında olanlar bildiğimiz etkenler ve etkilerdir. Her   etkileyiciye   etkileme   özelliği   ALLAH   tarafından verilmiştir. Bu izinle çalışır. ALLAH, dilediğinde bu etkiyi ona verdiği gibi, dilediğinde de durdurabilir..



müminin bu iman gerçeğini kabul etmesi, ALLAH'ın istediği şekilde kendisine inanmasını sağlar. Böylece açık ve gizli şirkin bütün şekillerinden kendini uzaklaştırır. Mümin, sebepleri, kuvvetleri ve kişileri ALLAH'a ortak veya ondan bağımsız etki eden tanrılar yapmaz.



bu iman gerçeğini kabul etmesi, hayatına izzet, cesaret, atılganlık gibi canlı pozitif anlamları kazandırır. Çünkü ALLAH'tan başkasından korkmaz, onun dışında kimseden bir şey beklemez, ondan başkasına boyun eğmez ve başka bir varlığın önünde zelil olmaz.



bu da mümine mutluluk ve afiyet, umut ve güven, hoşnutluk   ve   kesinlik   gibi   anlamlan   kazandırır.Bu anlamlara her insan muhtaçtır ve bunlardan yoksun olan insan, her şeyini yitirir..





babil halkı ne öğrenmişlerdi? Bu insanlar büyü Öğrendiler. Büyü yaptılar? Büyüyü zarar verme ve eşleri birbirinden ayırm  ada kullandılar..



halbuki bilgilerini hem kendilerine,  hem insanlara yarar  sağlayacak  işlerde  kullanabilirlerdi.   Fakat  bunu yapmadılar, onun yerine insanlara zarar verecek işlerde kullandılar.



kur'an   bu   tuhaf   davranışı   belirterek   şöyle   der: "Kendilerine   zarar  veren   ve   fayda  sağlamayan   şeyi



öğreniyorlar..Onu  satın   alanın  ahirette  hiçbir  payının olmadığını elbette bilmişlerdir. Kendilerini vererek satın aldıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!"



gözü açık insan, bunların yaptıklarına hayret eder, onlara   ve   başlarına   gelenlere   üzülür.   Çünkü   bunlar kendilerine  zarar  veren,   ama  yarar  sağlamayan  şeyi öğrenmişler.      Öğrendiklerini      yararlı      şeylerde kullanabilirlerdi.Ama    onu    zarar    verecek    şeye dönüştürdüler. Böylece onlara zarar ve kötülük getirdi...



bilginin bazısı yarar, bazısı da zarar verir. Bilgiyi öğrenmek zor ve çetindir.Emekler, masraflar ve vakitler ister. Bunları, öğrenmek için harcayan herkes bilir.



insan, öğrenmekten zevk ve rahatlık duyar. Öğrenmek için hare adığı herşey kendisine hoş gelir. Çünkü sonuca ve meyveye bakar. Bu da Öğrenmek için devam etmeye teşvik eder...





fakat öğrenen insan, her şeyi harcamasına rağmen, ögrendikleriyle bedbaht olup kazandığı ve elde ettiği ürüne baktığında kendisine yarar yerine zarar verdiğini görünce, ne kadar yıkılır ve zarar eder! İnsan, zarar eden bu kişiye acı ve hüzün gözü ile bakmaz mı? Bu insanın cahil kalmış olması, onun için daha yararlı olacağına inanmaz mı? Curcan'h şair bunu ne güzel dile getirmiş..



sokakta karşılaştığım kişilere hizmet ekmek için değil, kendime hizmet için canımı telef ettim.



bedbahtlık fidanı olarak dikeyim de zillet olarak mı devşireyim? Böyle ise, cahil kalmak daha iyidir...



günümüzde dünyalık bilgileri öğrenenlere bakıyoruz. Bunlardan nice kişiler kendilerine yarar sağlayacak bilgileri ödenirken,   nice   kişiler   de   zarar   verecek   bilgileri Öğrenmektedir. Bugün nice bilgiler sahiplerine yarar değil, zarar   vermektedir!   Onlarla   iyilik   ve   yarar   yerine, kendilerine  ve   başkalarına  nice  zararlar  ve   eziyetler vermektedirler!



batı dünyasından bize gelen bilgilerin çoğu, yararlı değil, zararlı bilgilerdir. Değilse, çılgın müzikler, müstehcen resimler, edepsiz heykeller, ahlaksız gazete ve yayınların acaba ne yararı vardır? Keşke bilselerdi...



hârût ve Mârût öyküsünde "Keşke bilselerdi!" ibaresi iki   kez   geçmektedir.Birincisi,   Babil   halkının   büyü öğrenmeleri   ve   zarar   verme   işlerinde   kullanmaları bağlamında geçmektedir:"Onu satın alan kişinin ahirette hiçbir   payının   bulunm   adığını   elbette   bilmişlerdir. Kendilerini vererek satın aldıkları şey ne kötüdür...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder